Dışişleri Bakanı Fidan: Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne ve kararlılığına sahiptir

img

Dışişleri Bakanı Fidan: Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne ve kararlılığına sahiptir

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye sahasının terörden arındırılmasının 2025'te temel önceliklerinden biri olacağını belirterek, "Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye'deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte." dedi.

Fidan, Türkiye'de yerleşik ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle İstanbul'da bir araya geldiği toplantıda gündemi değerlendirdi.

Burada konuşan Fidan, bölgenin artık savaşlardan ve çatışmalardan yorulmuş durumda olduğunu belirterek, "Kalıcı barış, dayanışma ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Zamanın ruhu dayanışmayı, kalkınmayı, bölge kaynaklarını iyi kullanmayı ve işbirliğini artık zorunlu kılmakta." ifadelerini kullandı.

"Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor"

Fidan, "Son 13 yıldır Suriye konusunda yoğun mesai harcayan biri olarak bu sonucu görmek tabii ki hepimizi memnun etmiştir. Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor diyebilirim. Suriye halkı bu aşamada ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere çeşitli büyük sınamalarla karşı karşıya." ifadelerini kullandı.

Rejimin devrilmesinden sonra bir hafta içinde açılan Türkiye'nin büyükelçiliği ve sahada aktif çaba gösteren kurumlarının Suriye'nin yeniden imar ve kalkınma çabalarına hızlı şekilde destek olmaya başladığını hatırlatan Fidan, "Suriye politikamızın ana eksenini oluşturan unsurlar bugün de Suriye'nin istikrara kavuşturulmasının ana reçetesidir diye düşünüyoruz. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum Türkiye'nin dış politikasında ana eksen barış, işbirliği, dayanışma ve refahtır. Türkiye'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü olmadığı gibi herhangi bir gizli gündemi de bulunmamaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

"Bölücü örgüt ve Suriye'deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte"

Bakan Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye sahasının terörden arındırılması 2025'in temel önceliklerinden biri olacaktır. Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi her zaman Türkiye olmakta. Terörle en etkin mücadeleyi de tabiatıyla yine ülkemiz yapmakta. Şunu açık ve net bir şekilde ifade edeyim, Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne, kapasitesine ve her şeyden önemlisi de kararlılığına sahiptir. Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye'deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski düzen devam etmeyecek. Suriye'deki yeni düzende artık hiç kimsenin 'ama'lı, 'fakat'lı ifadeler kullanma lüksü yoktur."

Dış politika prensiplerinin sadece terörle mücadeleye odaklı olmayıp, terörle mücadele eden ülkelere de destek vermeyi içerdiğini kaydeden Fidan, Irak'ın güvenlik ve istikrarını da Türkiye'nin güvenlik ve istikrarından ayrı görmediklerini söyledi.

"Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülkeyiz"

2024'te İsrail'in, cezasız kalmanın verdiği özgüvenle Filistin'deki mezalimini sona erdirmek bir yana savaşı diğer bölge ülkelerine de taşıdığını gördüklerini vurgulayan Fidan, "Türkiye savaşın ilk gününden bu yana İsrail'in yaptıklarını dünya çapında gözler önüne sererek, Filistinlilerin yaşadığı mezalime son vermeyi hedeflemiştir. Bir taraftan tüm imkanlarımızı seferber ederken diğer taraftan uluslararası toplumu harekete geçirecek girişimlerde bulunduk. Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülkeyiz. Bugüne kadar 88 bin tonu aşkın insani yardım malzemesini Gazze'ye gönderdik." dedi.

"Filistinlilerin kendi öz yurtlarında vatansız, devletsiz bırakılmaları kabul edilemez "

Türkiye'nin Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanması için çabalarını devam ettirdiğini vurgulayan Fidan, şunları söyledi:

"Var olan bütün çabalara da aktif destek veriyoruz. Her zaman vurguladığımız üzere Orta Doğu'da kalıcı barış, İsrail-Filistin meselesinin iki devletli çözümünden geçmektedir. Filistinlilerin on yıllardır kendi öz yurtlarında vatansız, topraksız, devletsiz bırakılmaları asla kabul edilemez. Bu tarihi adaletsizlik giderilmediği müddetçe Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması, İslam dünyasının yaşadığı sıkıntıların aşılması mümkün değildir. Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm imkanlarıyla Filistinli kardeşlerinin yanında olmaya, onların haklı davalarını desteklemeye devam edecektir."

AB ile ilişkiler

Fidan, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin canlandırılmasına da önem atfettiklerini belirterek, "AB ülkeleri ile ikili düzlemde gerçekten iyi işleyen bir ilişki trafiğimiz var. Fakat Avrupa Birliği kurumlarıyla bu ilişki trafiği aynı şekilde gitmemekte. Geçen sene bu alanda da bir takım mesafeler kat ettik." ifadelerini kullandı.

AB üyeliği konusunun altını çizen Fidan, "Avrupa Birliği üyelik konusunda biliyorsunuz yaklaşık 10 yıl önce çok farklı bir noktaya gelmiştir. Siyasi olarak o konuda bir görüş değişikliği gözlemlemiyoruz. Rasyonel bir şekilde üyeliğin olmadığı, işletilemediği bir noktada aramızdaki diğer açık kalan noktalarda ilişkileri nasıl ileri götürebiliriz?" şeklinde konuştu.

"Türk Devletleri Teşkilatı nezdinde üye ülkelerin büyükelçiler düzeyinde daimi temsilcileri olacak"

2024 yılının Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve Türk Dünyası ile ilişkileri daha kurumsallaştırma ve ileriye götürme yolunda attıkları adımlara sahne olduğunu kaydeden Fidan, AGİT, NATO ve diğer BM organizasyonlarında olduğu gibi artık Türk Devletleri Teşkilatı nezdinde de üye ülkelerin büyükelçiler düzeyinde daimi temsilcileri olacağını söyledi.

Karabağ'da işgalin sona ermesiyle bölgede kalıcı barış, istikrar ve refah için tarihi bir fırsat penceresinin açıldığını bu süreçte Azerbaycan ile omuz omuza hareket ettiklerini aktaran Fidan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın, verdiği olumlu mesajları önemsediklerini belirtti.

Türkiye'nin PKK/YPG konusundaki duruşu belli

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Fidan, ABD'nin PKK/YPG'ye ilişkin söylemleri ve bu konudaki politika ile açıklamalarına yönelik Türkiye'nin cevabının belli olduğunu dile getirdi.

Terör örgütü PKK/YPG ile bu sürecin şu anki ABD yönetiminden önce başlatıldığını ve bundan kazasız belasız bir sonraki yönetime devredilmeye çalışıldığını kaydeden Fidan, "Müttefiklik ruhunu öldürdüğünü söyledik, her türlü dayanışma ruhuna aykırı olduğunu defaatle ifade ettik. Bu konudaki kendi milli menfaatlerimizi ve milli güvenlik çıkarlarımızı önceleyici adımları atmaktan geri durmayacağımızı zaten biliyorlar. Açıkçası Amerikalı ortaklarımız biz askeri operasyon düzenlediğimiz zaman kendilerini hedef almadığımız sürece terörle mücadele konusunda bir sıkıntımız olmadı bugüne kadar. Bundan sonra da olacağını düşünmüyorum." diye konuştu.

Fidan, DEAŞ'li mahkumların şartlarının devam ettirilmesi için alternatif tedbirler olduğuna işaret ederek, bu meselelerin artık yeni yönetimin konusu olacağını, eski yönetimin bu konuda çok fazla söz sahibi olmadığını belirtti.

 

Suriye'deki yeni yönetimin PKK/YPG'nin işgali ve terörüne karşı ajandası mevcut

PKK/YPG'ye verilen ültimatoma ve olası zaman çizelgesine ilişkin Fidan, 8 Aralık'tan itibaren Türkiye'nin politikasında yeni bir perspektif oluştuğuna işaret ederek, Şam'da artık halkın sahiplendiği, Suriye'nin tamamını kucaklayan, halkın çektiği sıkıntılara ve zulme son verecek bir yönetimin olacağını söyledi.

Fidan, bu yönetimin, milli bütünlüğü, birliği, beraberliği, siyasal ve toprak bütünlüğünü sağlama yolunda atacağı adımlarda, PKK/YPG'nin bölgede oluşturduğu işgali ve terörü sona erdirecek bir ajandası olduğunu, bunu hayata geçirmeleri için kendilerine fırsat verilmesi gerektiğini belirtti.

Fidan, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin soruya şu şekilde yanıt verdi:

"Yeni gerçeklik dışında biz de oradaki varlığımızın modalitesini tabii ki yeniden gözden geçirmek, düşünmek durumundayız. Bu şu anda yapılıyor. Yeni hükümetin attığı adımlara paralel olarak Türkiye, Suriye ile olan ilişkilerinin çerçevesini, tabiatını ve içeriğini yeniden gözden geçiriyor. Suriye'de sadece muhaliflerin kontrolü altında yaşayan bölgelerdeki 5 milyon yaklaşık Suriyeli kardeşimizin hayatı idame etmesini sağlayacak temel hizmetlerin verilmesi, güvenliğini sağlıyorduk, onun dışında temel hizmetlerinin sağlanmasına katkıda bulunuyorduk. Şimdi bu Suriye'nin tamamı için bir sorumluluk haline geldi. Sadece bizim değil, o bölge devletleri için. Bu konuda ortaklaşa ne türden adımlar atabiliriz onun toplantıları yapılıyor. Gerçekten çok yeni bir süreçteyiz daha bir ay oldu. Oradaki varlığımızın artık farklı bir boyuta evrilmesi gerekecek, her şey yolunda giderse."

"PKK/YPG'ye karşı ya başkası ya Türkiye adım atacak"

Suriye'deki yeni yönetimin ya da Türkiye'nin terör örgütü PKK/YPG'ye yönelik olası adımlara ilişkin de Fidan, "Bunu defaatle söyledik. Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok. Ya başkası atacak ya biz atacağız." dedi.

Fidan, PKK/YPG'nin farklı aktörle ilişkilerine ve silah bırakmama ihtimallerine ilişkin şöyle konuştu:

"Örgütün malumunuz birçok ülkeyle ve istihbarat servisiyle operasyonel ilişkisi var. Birçok ülkenin askeri yapısıyla ilişkileri var. Bu kadar sızılmış, manipüle edilmiş bir örgütün kendi liderliğinden gelecek talimatla ilgili ne derece güçlü refleksi olabilir, tabii o başka bir sorun alanı. Biz bu konuyu geçmişte de açıkçası tecrübe ettik. Geçmişte de bu yönde örgüt liderliği talimat verdi, 'silahları bırakın ve çıkın' diye. Bu yönde bir çıkış başladı ama daha sonra Suriye meselesi bahane edilerek, bunu durdurdular. Başka bir mecraya girdiler."

Yaklaşık 10-11 yıl sonra yine aynı senaryoyla karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Fidan, örgütün böyle bir çağrıyı dinleyip dinlemeyeceğinin kendi tercihi olduğunu ifade etti.

Fidan, Türkiye'nin devlet ve siyaset olarak hesabının ve kitabının bu türden varsayımsal konular üzerinden değil, rasyonel ve gerçekçi hesaplamalar üzerinden olması gerektiğini belirtti.

"Tehdit ya kendini düşmanlıktan çıkaracak ya da başka boyuta evrilip ortadan kaybolacak"

Törer örgütü PKK/YPG'ye ilişkin tehdit analizini profesyonel şekilde yaptıklarını aktaran Fidan, şunları kaydetti:

"Bu tehdit analizini yaptıktan sonra tehdidi ortadan kaldırmak için ne türden diplomatik, askeri ve istihbarat araçlara ihtiyaç var, bunları tespit edip, yolumuza devam ediyoruz. Bunu yaparken uluslararası hukuka azami riayet ediyoruz. Müttefiklik hukukumuzda hiçbir şekilde halel getirmiyoruz. Sınırımızın öbür yanındaki ülkelerin toprağında bir gözümüz yok. Amacımız bizim düşmanımız olan bir tehdidi ortadan kaldırmak. Tehdit ya kendini bize düşman etmekten çıkartacak ve biz bunu doğrulayabileceğiz. Ya başka boyuta evrilecek ya da ortadan kaybolacak. Biz illa şiddet olsun diye şiddet uygulama taraftarı değiliz."

Fidan, zaman zaman PKK/YPG'nin "Kürtlerle aynileştirildiğini" ve bu türden kelimelerin Batı'da kullanılmasının kabul edilebilir olmadığını vurgulayarak, "Nasıl ki 'DEAŞ' dendiği zaman 'Arap' denmiyor, DEAŞ'e karşı mücadeleyi Araplara karşı mücadele olarak sınıflandırmıyorsak, PKK/YPG'ye karşı olan mücadeleyi de Kürtlere karşı mücadele diye kullanmak doğru bir terminoloji değil. Suriye'deki Kürtler, Irak'taki Kürtler aziz kardeşlerimizdir. Bunların terör örgütleriyle aynileştirilmesi ve Batı'da bu dilin kullanması, biz YPG'ye karşı mücadele ettiğimiz zaman 'Kürtlerle savaşıyor' denmesi yanlış ve maksatlı bir çarpıtma." diye konuştu.

Terör örgütü PKK'nın AB, ABD ve herkes tarafından terör örgütü olarak listelendiğinin altını çizen Fidan, "Amerika, bu örgütün liderlerinin başına para koymuştur ama bu örgüt liderlerinin yönettiği başka bir alt şirketi, örgütü 100 bin tane kelime oyunuyla bunun dışındaymış gibi gösterip, başka bir şekilde hareket etmesi de tabii başka." ifadelerini kullandı.

Fidan, bunun ABD'nin yaptığı ne ilk ne de son tutarsızlık olduğunu kaydederek, ABD'nin bu tutarsızlıkları bölgede herkesin gözünün içine baka baka yapabildiğini, "güçlüyüm, yaparım" tavrını ortaya koyduğunu söyledi.

Bakan Fidan, bunun dünya için ahlaki değerler açısından iyi bir örnek olmadığını dile getirdi.

"DEAŞ için PKK/YPG kullanılırken Türkiye'nin milli güvenliğine tehdit umursanmıyor"

Fidan, Fransa ile uzun yıllardır hapishanelerdeki Fransız asıllı DEAŞ mensuplarının akıbetiyle ilgili görüştüklerini aktararak, Fransa'dan alınan cevapların hep aynı olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, Fransa gibi bazı devletlerin kendi topraklarına ve hapishanelerine DEAŞ tutuklularını getirmek istemediğini kaydederek, "Bunu yaparken bizim milli güvenliğimizi tehdit etmeyi umursamıyorlar. Biz bu çarpıklığı ortaya koymaya çalışıyoruz ve daha anlayışlı bir politika koyuyoruz. Tamam, sen bu vatandaşını kendi toprağında görmek isteyebilirsin ama hem senin amacına hizmet edecek hem benim tehdidimi ortadan kaldıracak çözümler de mevcut. Burada buluşalım bizim teklifimiz bu." diye konuştu.

Türkiye'yi hassaslaştıran noktanın her zaman bu ülkelerin kendi taleplerini ortaya koyup, Türkiye'nin endişeleriyle ilgili hiçbir somut adım atmamaları olduğu vurgulayan Fidan, "Biz atmalarını da beklemiyoruz. Kendi endişelerimizle ilgili somut adımlarımızı kendimiz atıyoruz. Bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın bu konuda meşhur bir sözü var, 'Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek' diye. Türkçemizden gelen güzel bir deyim." ifadelerine yer verdi.